Müziğin en saf yanı, insanın yüreğine dokunan, acısıyla sevincini aynı anda taşıyan melodileridir. Güllü de işte böyle bir sesti. Hayatına erken yaşta düğün salonlarında, mahalle sahnelerinde başlayan bir yolculuğu, kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanına yayılan şarkılarıyla tamamladı.

Roman havalarının kıpırtısı, fantezi müziğin hüzünlü ezgileri ve sahnedeki içtenliği… Onu farklı kılan buydu. “Her Şeyim Oldun” dediğinde, dinleyen herkesin hayatında bir yer buldu. “Kopamam Senden” derken, belki de kendi yaşamındaki acıları da notalara döktü.

Ne var ki, Güllü’nün hayatı sahne ışıklarının parlaklığından ibaret değildi. Zorluklarla, mücadelelerle, iniş çıkışlarla dolu bir hikâye bıraktı geride. Onun hayatına bakan herkes, müziğin sadece eğlence değil; aynı zamanda bir yaşam mücadelesi olduğunu da görür.

Yalova’daki evinin balkonundan düşerek yaşama veda etmesi, sanat camiasında ve sevenlerinde tarifsiz bir acı bıraktı. Kimi, “talihsiz bir kaza” dedi, kimi ise “erken kayıp” diye iç geçirdi. Ama bir gerçek var: Güllü, şarkılarıyla hâlâ aramızda.

Bugün geriye dönüp baktığımızda, belki de Güllü’nün en büyük mirası, samimiyetiydi. Sahnede de, şarkılarında da, hayatında da rol yapmadı. İçinden geldiği gibi söyledi, içinden geldiği gibi yaşadı.

Onu dinleyenler için Güllü, sadece bir sanatçı değil, bazen bir sırdaş, bazen bir dert ortağı, bazen de hayatın neşesini hatırlatan bir sestir. Belki de bu yüzden şarkıları hiç eskimiyor.

Şimdi bize düşen, o güzel şarkılarını yeniden dinlemek, hatırasını yaşatmak ve hayatımızın bir dönemine eşlik eden bu sesi unutmamak. Çünkü bazı sesler vardır ki, sustuklarında bile yankısı uzun süre devam eder.

Hoşça kal Güllü. Şarkıların bizimle yaşamaya devam edecek…