Hayat… Göründüğü gibi değil, yaşandığı gibi. Fotoğraflar gülümser, kalpler bazen sessizce ağlar. Tıpkı birkaç gün önce Çorum'da, ışıkların altında çekilen o karede olduğu gibi. El ele, yan yana, gülümseyen dört insan... Işıl ışıl bir düğün salonu, mutlu bir çift, ve onların etrafında sevdikleri. O anın içinden geçen kimse bilemezdi, sadece birkaç gün sonra o fotoğraftaki o zarif kadının, içten bir gülümsemeyle poz veren Ezgi Mola’nın sessizce bir hayatı geride bırakacağını.

Ezgi Mola ve Mustafa Aksakallı… İki yıl önce umutla kurdukları ortak hayatı, sessiz bir anlaşmayla noktaladılar. Ne bir kavga, ne büyük bir skandal… Sadece "biz buraya kadarmış" dedirten, olgun ve dingin bir vedayla ayrıldılar. Belki de en zoru bu… Sessizce vazgeçmek. Göstermeden yitmek bir kalpten, ya da içinizdeki başka bir "ben"den.
O gün düğünde verilen mutluluk pozları, bugün hayatın garip ironisini yansıtıyor. Çünkü bazen, en güzel gecelerin sabahında en sessiz ayrılıklar yaşanır. O fotoğraf artık sadece bir anı değil, bir hikâyenin son sayfası. Ve o sayfanın kenarında küçük harflerle yazılı bir cümle: "Her şey göründüğü gibi değil."
Hayat sahnesinde herkes rolünü oynar. Bazısı düğünlerde ışıl ışıl parlar, bazısı da o ışıkların gölgesinde, kendi iç yolculuğunda bir dönemi kapatır. Ezgi Mola da belki bir rolü daha tamamladı sadece. Ama bu defa sahne alkışlarla değil, içsel bir olgunlukla kapanıyor.
Geride kalan ne mi olur? Biraz hüzün, birkaç güzel anı ve bir düğün fotoğrafı… Geriye dönüp bakıldığında hâlâ gülümseyen ama artık biraz buruk bir kare. Ve her zaman olduğu gibi; yaşayan bilir…